Kadınların otomobil sürmesi bir yana dursun, otomobilin bile zar zor kabullenildiği bir dönemden bahsediyoruz. Şeytan işi olarak anılan otomobili sürenin bir de kadın olduğu öğrenilince neler olacağını siz düşünün!
Cumhuriyetin ilk yıllarında, İstanbul’un göbeğinde bir otomobil yarışına katılan Sâmiye Hanım ve ona yenilmeyi kendine yediremeyen Vehbi Bey’in hikâyesini okuyunca neyden bahsettiğimizi daha iyi anlayacaksınız.
İstanbul’un sokaklarında arabasını süren bir kadının varlığı bazıları için hayret vericiydi.
O dönemde otomobil ‘şeytan işi’ olarak görülüyordu. İnsanların zaten böyle gördükleri arabayı sürenin bir de kadın olduğunu görünce alay ederek “Kadının kullandığı arabaya binmem!” diyorlardı.
Fakat tarihe dönüp bakınca, Türkiye’nin ilk ehliyetli kadın şoförü ve aynı zamanda ilk kadın otomobil yarışçısı olan Sâmiye Cahid Morkaya’nın 97 yıl önce İstanbul sokaklarında aracını sürdüğünü ve 91 yıl önce bu becerisini birincilikle taçlandırdığını hiç kimse inkâr edemez. Öyle ki inkâr etmeye çalışanlar da olmadı değil.
1927’de, Veliefendi Çayırı’nda düzenlenen otomobil yarışı, resmî olmasa da Türkiye’nin ilk otomobil yarışıydı.
Şoförler Odası’nın organize ettiği bu gayriresmî yarışlar, otomobillerin pistin etrafında 15 tur atmasıyla gerçekleşiyordu. İlk resmî otomobil yarışı ise 17 Haziran 1932’de İstinye-Zincirlikuyu arasındaki asfalt yolda düzenlendi.
Turing Kulüp ve Milliyet Gazetesi’nin iş birliğiyle gerçekleşen bu yarışlar, uluslararası kurallara uygun olarak uzman bir hakem heyetinin gözetiminde gerçekleştirildi. Yarışta taksi şoförleri, makam şoförleri, erkek amatörler ve kadın amatörler olmak üzere dört farklı kategori bulunuyordu.
Kadınlar kategorisinde ise sadece bir kişi vardı.
35 yaşında, aynı zamanda müzik öğretmeni olan Sâmiye Morkaya başvuran tek kadındı. Yarışmadan bir yıl öncesinde de Sofya’da düzenlenen Balkan Rallisi’ne katılarak şoför ehliyeti alan ilk Türk kadınlarından biri olmuştu kendisi. Kadınlar kategorisinde rakibi olmadığı için ise doğrudan şampiyon ilan edilecekti.
Sâmiye Hanım, cesur bir davranış sergileyerek yarışmadan kazanmanın adil olmayacağını, bu yüzden erkek kategorisinde yarışmak istediğini hakem heyetine bildirdi. Bu talebi kabul edildi ve 10 erkek ile yarıştı.Bu yarışta ise dördüncü olmuştu.
23 Haziran 1933’te ikincisi düzenlenen yarışta yine tek kadın katılımcı olarak Sâmiye Hanım vardı.
Bu kez bir ilki başardı ve tüm erkek rakiplerini eleyerek birinci oldu. 9 kilometrelik mesafeyi yalnızca 5 dakika 40 saniyede tamamladı ve en yakın rakibi Sait Paşazade Vehbi Bey’e 17 saniyelik bir fark attı.
İşlerin kızıştığı anın fitili de böylece ateşlenmiş oldu. Çünkü Vehbi Bey, sonuca itiraz edecekti. Yarışmadan bir ay sonra tüm gazetelerdeSait Paşazade Vehbi Bey’inmahkemeye başvurduğu yazıyordu. Vehbi Bey, sonuçların iptal edilerek birinciliğin kendisine verilmesini talep etmişti.
İtirazı reddedildiği için mahkemeye gitmek zorunda kaldı.
Yenilgiyi hazmedemeyen Vehbi Bey, Sâmiye Hanım’ın kadınlar kategorisinde yarışması gerektiğini, birinciliğin kendi hakkı olduğunu beyan ediyordu.
Yarışı Turing Kulüp ile düzenleyen Milliyet Gazetesi’nin ralli şartnamesinde kadınların ayrı bir kategoride yarışacağı belirtiliyordu. Şartname değiştiyse bile bunun gazetede ilan edilmesi gerektiğini savunuyordu.
Vehbi Bey, kupayı almak için Sâmiye Hanım’a dava açarken Milliyet Gazetesi’nden de 250 lira tazminat talep etti.
31 Temmuz 1933’teki ilk duruşmada Sâmiye Hanım’ın avukatı, yarışın saygın bir hakem heyeti huzurunda yapıldığını, hakem kararlarına mahkemede itiraz edilemeyeceğini belirtiyordu. Dava ise yarışta görev yapan hakemlerin yetkilerinin tespiti için ertelendi.
Vehbi Bey bu sırada boş durur mu? Sâmiye Hanım’ın kocası Burhan Cahid Morkaya hakkında da suç duyurusunda bulundu.
İddiasına göre Burhan Bey, eşinin Bursa’da olduğu yalanını söyleyerek eve gönderilen dava tebligatını birkaç kez geri çevirmiş ve mahkemeyi geciktirmişti. Ancak bu, dava konusu bile sayılmadı.
Sâmiye Hanım, Vehbi Bey’i hiç beklemediği yerden vurdu.
Sâmiye Hanım’ın dördüncü olduğu ilk yarışta Vehbi Bey yine ikinci olmuştu. İlk duruşmadan sonra Sâmiye Hanım, Vehbi Bey’le birebir yarışmak için Turing Kulüp’e başvurdu.
Gazetelere yaptığı açıklamada, geçen sene düzenlenen yarışmada yine erkek kategorisinde yarıştığını, Vehbi Bey’in ikinci, kendisinin ise dördüncü olduğunu belirterek “Geçen sene de aynı durum yaşandı, o zaman neden itiraz etmedi?” diye sordu.
Vehbi Bey de verdi cevabını: “Yarışma teklifini bir şart ile kabul ederim!”
Şartı ise şuydu: Kendi kullandığı Buick marka otomobilin, Sâmiye Hanım’ın yarıştığı Ford’dan çok daha ağır olduğunu, aracını hafifletmek için karoserini çıkarmasına izin verilirse yarışmayı kabul edebileceğini, aksi takdirde rakibinin de kendi aracına yakın ağırlıkta bir araçla yarışması gerektiğini belirtti.
Gazetelerin yakından takip ettiği atışmalar devam ederken davanın ikinci duruşması yapıldı. Hakem heyetinin yetkileri, yarışmayı düzenleyen ve o dönemin otomobil sporları federasyonu görevini yürüten Turing Kulüp’e soruldu.
Kulüpten gelen yanıtta, hakem kararlarının kesin olduğu ve yarışı Sâmiye Hanım’ın birinci bitirdiği bir kez daha yinelendi.
Sâmiye Hanım’ın avukatı ise atışmalara bir son vermek adına “Vehbi Bey bir kupa istiyorsa bu, Turing Kulüp ve Milliyet Gazetesi arasındaki bir meseledir. Bunun Sâmiye Hanım’ın birinciliği ile ilgisi yok.” açıklamasını yaptı.
31 Ağustos 1933’teki son duruşmada mahkeme hem Vehbi Bey’in hem de Sâmiye Hanım’ın lehine bir karar verdi. Sâmiye Hanım’ın birinciliğine dokunulmayacak ancak Milliyet Gazetesi Vehbi Bey’e erkek amatörler kategorisinin kupasından verecek ya da kupa bedelini ödeyecekti.
1935’te tekrar yarışmalara hazırlanan Sâmiye Hanım, ağır bir kaza atlattı. Aracın içinden sağ çıkması bile mucizeyken seneler sonra otomobil tutkusuna tekrar geri döndü ve 1972’ye kadar devam etti. Azmi ve başarı hikâyesi de biz kadınlara birer ilham kaynağı olarak tarihte yerini aldı.